Devletin Polisi…

Devletin Polisi…

Amirin “gözünün üstünde kaşın var, seni sürerim”, demesi yeterli olabilir mi? Böyle hukuksuz bir çalışma düzeni olabilir mi?  Polis Köle’midir?

1 Mayıs etkinliklerinde ve Sendikal eylemlerde sık sık karşı karşıya geldiğim ve göğüs göğüse mücadele ettiğim polisin elindeki imkanlar bende olmadığı için her sendikal eylemde, yakasından tutulup sürüklenen, coplanan, gözüne biber gazı sıkılan, tekmelenen, dayak yiyen hep ben oldum.
Bütün bu yaşadıklarımın ardından, her seferinde gözüme sıkılan gazdan olsa gerek gözleri yaşlı, ama inançları artmış olarak tekrar ve tekrar alanlarda emek mücadelemi sürdürdüm. Ankara Ulusta TOMA’larla üzerime su sıkıldığında, yerde sürüklendiğimi ve cep telefonumun parçalandığını unutamıyorum. Kırıkkale’de emek yürüyüşünde, Polisten yediğim dayağın acısı hala içerimdedir. Hayatımın hiçbir döneminde Gezi olaylarında ağladığım kadar, ağlamadım. Daha eski yılları hatırlamak bile istemiyorum ama son yıllarda sendikal mücadelemde,  İktidarın emek politikalarına karşı direndiğim, mücadele yürüttüğüm her alanda Polis karşıma dikilmiştir. Aslında yanımda olması gereken, benim gibi bir devlet memuru olan Polisi, her eylemde neden karşımda buluyorum? Hak taleplerimizin hepsi mi kanunsuz?  İstanbul’da bizleri Taksime sokmayan polis, acaba verilen emek mücadelesinin, polisinde ekmeğini büyütmek için verildiğinin ne kadar farkındaydı bilemiyorum. Esas kritik soru şu olsa gerek; Polis, devletin polisimidir, yoksa,  İktidarın Polisimidir?
Polisi idare edenler kanunları rafa kaldırmakta, Anayasal hakları tanımamakta, özgürlükleri yok saymaktadır. Halbuki, Polis, İktidarı her durumda savunmak ve  Hak arayanları dövmek için yapılanmamıştır. İktidar emekçileri ezerken aynı zamanda poliside ezmekte, onun haklarını da çalmaktadır.
Ben burada bir emekçi olarak, madalyonun diğer tarafını görmek, emekçi Polisin dertlerine dokunmak istiyorum.  Örneğin Polis İntiharlarına baktığımızda, Türkiye,  Avrupa Birliğinde  polis intiharlarının en yüksek olduğu ülke. 2013 yılı verilerine göre 53 polis intihar etmiş. Peki Neden? Boşanma oranlarına baktığımızda, yine hatırı sayılır yüksek boşanma rakamlarına rastlamamız tesadüf olabilir mi? Polisin, aile hayatı bozulmuş, hayatından vazgeçecek, intiharı düşünecek kadar zor  durumda. Çalışma şartları oldukça  zor, mobbing ve sürgün tehdidine maruz, amiri tarafından sürekli baskı uygulanan, bir taraftan ölümle burun buruna görev yapan insanlar, toplumsal olaylarda hangi psikolojiyle davranacak sizce? Polis aslında ne kadar sıkışmış, ne kadar sahipsiz, ne kadar mağdur edilmiş değil mi? Polisi anlamamız, İçinde kopan fırtınaları dindirmemiz gerekmez mi?
Örneğin ILO sözleşmelerine ve Çalışma Kanununa göre çalışanların olurunu almak şartıyla  günde 3 saatten fazla kimse çalıştırılamaz. Fazla çalışma ayda 90 saati, yılda 270 saati geçemez. Oysa Polis Resmi tatil-bayram, cumartesi- pazar, gece- gündüz programsız ve düzensiz olarak çalıştırılmaktadır. Bu durumda Polis, çalışma kanununa ve ILO şartlarına göre mağdur edilmektedir. Günde 12 saat çalışıp, 24 saat dinlenmek tüm yasalara aykırıdır. Unutmayalım ki, Polisinde bir ailesi ve onu bekleyen çocukları var. Bu mağduriyetin karşılığında kendisine çok küçük bir çalışma ücreti verildiği iddia edilse de, Danıştay bu paranın fazla çalışma parası olmadığına karar vermiştir. Bu durumda Polisin fazla çalıştırılması angaryadır. Halbuki Anayasamıza göre angarya yasaktır. Tayin ve nakillere baktığımızda yine hukuka dayalı hiçbir kriterin olmadığını göreceksiniz. Amirin “gözünün üstünde kaşın var, seni sürerim”, demesi yeterli olabilir mi? Böyle hukuksuz bir çalışma düzeni olabilir mi?  Polis Köle’midir?
Sendika kurma ve üye olma hakkı evrensel bir haktır, Polise derhal sendika hakkı tanınmalıdır. Avupa’nın birçok ülkesinde Polis sendikalıdır. Çalışma saatleri düzenlenmeli, haftalık çalışma saati 40 saati aşmamalı veya mesai verilecekse oluru alınarak ve karşılığı ödenerek çalıştırılmalıdır. Yasa dışı 12-24 çalışma sistemi derhal kaldırılmalıdır. Mevcut kadrolarla bu mümkün değilse Polis kadroları arttırılmalıdır. Tayinler belirli kriterlere göre ve önceden belirlenen sürelerde yapılmalıdır. Ek göstergesi düzenlenmeli emeklilik yaşamında da insanca yaşayabileceği ücreti alması sağlanmalıdır. Mobbing ve Baskı son bulmalıdır. İdare edenler tarafından Avrupa Polisi gibi bir teşkilat istenmekte, fakat Avrupa Polisinin sosyal ve yaşamsal imkanları, Türk Polisine çok görülmektedir.
Unutulmaması gereken en önemli gerçek; Polis İnsandır ve kamu çalışanıdır. ILO, Çalışma Yasası ve  İnsan Hakları Polisleride kapsamaktadır. Kimse Polisin haklarını gaspederek, baskı altında çalışmaya zorlayamaz. Hiç kimse kaynağını Anayasa ve yasalardan almayan bir yetkiyi kullanamaz. Polis, AKP Siyasi iktidarının polisi değil, devletin polisidir.

 
Cengiz GÜLEBAY

;